top of page
Ara

GÜMÜŞ BAŞLIKLI ÖRDEK SÜRAHİYİ MERAK ETMEK

  • Yazarın fotoğrafı: Esra Yazici
    Esra Yazici
  • 9 Ara 2022
  • 3 dakikada okunur

İş hayatında daha minicik civcivken öğretirler halbuki: kalıpların dışında düşünmelisin. Öğrendik ki konu başkaymış.



- Esra Hanım hiç yaratıcı proje üretmek üzerine eğitim vermeyi düşündünüz mü?

Dünyanın en zarif müşterilerinden birisinin alçakgönüllülükle sorduğu bir soru.

- Tam da şu an düşünmeye başladım!


Yaratıcılık. Eskiden beri hep sorarlar. Nasıl oluyor da oluyor. Bize de proje bulsana.

Bulalım tabii. Doğru soruları soralım, cevapları çıkartabilirsek proje kendiliğinden gelecek.


İlk doğru soru: Ne yapmak istiyoruz?

“Şu uzmanlığa proje yapmak istiyoruz”

“Dijital proje yapmak istiyoruz”

“Daha çok tercih edilmek istiyoruz”


Yok. Bunlar sonuç.


Kendimi bildim bileli merak ederim ben. Herkesi ve her şeyi.

Bir evde gümüş başlıklı ördek formunda bir sürahi gördüğümde örneğin. Onu kimin neden aldığını merak ederim. O tercihi şekillendiren geçmişi, kişinin onu kullanırken hissettiklerini. Ördeği ne zaman salona getirip ne zaman mutfağa kaldırdığını. Hangi misafirlerine servis ederken kullandığını. Liste uzar gider. İşte evin çocuğunun izni var mı mesela böyle değerli bir şeye dokunmaya? Belki hediye gelmiştir ve çok da sevilmeyen bir parçadır, düşündüğüm kadar özen görmüyordur… Demek istediğim detayın sonu yok. Merak bir kere uyandı mı, sınırsız sayıda soru doğuruyor.


Böyle bir merakı kadın doğum çalıştığımız dönemde ilgili uzmanlara karşı duymuştum. İşin gücün bebek. Takibindeki hamile kadın başka bir kafada. Ona, hayattaki varlığının şekil değiştirdiği, kimliğinin çeşitlendiği bir zamanda rehberlik ediyorsun. Dağ derya büyüklükte bir pazar var; elimizdeki ürün kendi alanının altın standardı, alternatiflerine göre açık ara avantajı var.


Ziyaret sayısını artırıyoruz, seleksiyonu elden geçiriyoruz, yatırımlarımızı artırıp sürekli sunum yapıyoruz. Yok, pazar payımız yükselmiyor. Toplantılar kongreler... Hayır bir de doktorlara soruyoruz, itiraz da yok, ürünü biliyorlar, seviyorlar.. Ama payımız yükselmiyor.


İlaç sektöründeki herkes bilir, doktor tercih ettiği etken maddeyi çalışan mümessiller arasında sevdiği kişinin markasını yazar. E bizi seviyorlar… Da…

Hayır efendim, başkalarını daha çok seviyorlar.


Bir şekilde biz yerimizi alana kadar rakibimiz yerli firma hep oradaymış. Seneler önce doktorum o üniteye yeni atandığında da oradaymış, yıllar içinde evlendiğinde de, çocuğu olduğunda da, geçen seneki doğum gününde de… Böyle bir ilişkiyi alt etmek… İmkansız. Doktorum benim ürünümü ancak beni gördüğünde hatırlıyor, odadan çıktığım an unutuyor! Ne yapayım, kendimi klonlayıp tüm doktorlarımın birden odasında oturamam ya!


Doğru soru burada devreye giriyor.


“20 yıldır gelişmiş bir ilişki karşısında, beni ve ürünümü hatırlatacak kadar kuvvetli bir deneyim arıyorum. Öyle kuvvetli bir şey olmalı ki doktorum hatırlamakla kalmasın, çevresine de anlatsın.”


Ne olabilir?


Wharton Business School’da Marketing Academy programına devam ederken bir ders almıştım. Yaratıcılığın da bir matematiği olduğunu ve belli şartlar sağlandığında rahatlıkla geliştirilebileceğini konuştuğumuz bir dersti. Şaşırtıcı değil mi?


İş hayatında daha minicik civcivken öğretirler halbuki: kalıpların dışında düşünmelisin!


Hayır efendim, olay kalıbın içinde dışında değilmiş. İçinde bulunduğun alanı ne kadar net tanımlarsan, hedefinin sınırlarını ne kadar net çizersen o kadar yaratıcı oluyormuşsun.


İlgili alanda hedefimizi ve sınırlarımızı tanımladığımıza göre ise ortaya çıkan projeyi paylaşıyorum. Kariyerim boyunca en sevdiğim işlerden biri oldu:

Kadın doğum hekimlerine kendi annelerinin karnında büyüme ve doğma deneyimi.


Virtual reality.


Gözlük, kulaklık, iki elinizde joystick.


İçeri girdiniz, karşınızda 40 haftalık bir sayaç. Ve başlıyorsunuz büyümeye.


Önce dünya bir ışık hüzmesinden ibaret.


Büyüdükçe daha çok ses duyuyor, daha net algılıyor, bir noktada annenizle iletişim kuruyorsunuz.


Kordon bağıyla oynuyorsunuz, alan gittikçe daralıyor, baş aşağı dönüyorsunuz…


Annenizin barsakları sizin sırtınızda. Her yediğini içtiğini hissediyorsunuz. Sizin kalbiniz kocaman, atışının farkındasınız, annenizin kalbiyle senkronize, annenizinki daha sakin atıyor sadece. Arada çişinizi yapıyorsunuz, içinde bulunduğunuz su dolu balon bulanık. Sarsıntılar, uğultular, sıkışıklık.


Unutulmaz bir deneyim.


Çok sevildi.


Doktorların içerdeyken verdiği tepkilerin çekimleri dolayışıyordu whatsapp gruplarında. Ah insan saklamalı bu detayları!


Sonuç mu? Rakam paylaşmam uygun olmadığı için o kadarını yazamıyorum ama şunu söyleyebilirim. Pazar payımızda hedefimizin üstünde bir artış gerçekleştirdik.


Yaratıcılık diyorduk… Kazanılır mı? Evet kazanılır.


Yarım saatlik bir çalışmayla bile kendinden beklemediği ölçekte yaratıcı bir proje üretebiliyor insan. Olay sınırlarda. Ne kadar net, ne kadar tanımlı, o kadar yaratıcı.


Not. Videoda gördüğünüz 3D görüntü. Uluslararası reklam ve VR oturumlarına konu oldu. Oralarda anlatımı desteklemek için yapıldı. Gerçek deneyimi yansıtamasa da paylaşmak istedim 😊


Sevgiler,

Esra

Comentários


Come on, subscribe now!

logo-white.png

Copyright © Esra Yazıcı Seferoğlu 2022

bottom of page